Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı gibi, 1984 de, tersine çevrilmiş bir ütopyadır: istikbalin, bir cennet’ olmaktan ziyade kâbuslu bir görüntüsü. Şurası belirtilmelidir ki, Huxley kitabını yazdığı zaman, kendi ütopyasının altı yüz sene sonra gerçekleşebileceğini sandı. Huxley’den on yedi sene sonra yazan Orwell, beyin yıkamanın, katı sosyal kontrollerinin ve siyasî hayvanlığın çok daha yakın bir zamanda gerçekleşeceğini sandı ve bu kâbuslu devletinin sadece otuz beş yıl sonra meydana çıkacağını söyledi. Satıhtan bakıldığında birbirinin benzeri görünen bu iki kitap arasındaki bir diğer fark şudur: Huxley, ilmî «gelişmeler» üzerinde dururken Orwell, devletini, bilhassa siyasî açıdan ele alır. Huxley’nin devletinin idealleri, «Topluluk, Beraberlik, istikrar» dır. 1984, bunların mevcut olduğunu kabul eder, fakat siyasî mutlakıyet onları çok daha kötü gösterir. Orvell’in devletinin sloganları şunlardır: «Harp Barıştır», «Hürriyet Köleliktir» ve «Cehalet Kuvvettir». Harp, Huxley’nin istikbaldeki dünyasını ilgilendirmez; Huxley’nin Cesur Yeni Dünyası’na musallat olan en büyük belâlar, sosyal kaderin kasvetliliği, ilmî âletler ve materyalizmdir. Sonra kitap hiciv ve nüktelerle dolu. Orwell’in dünyası ise, soğuk ve acıdır. İstikbalin, yirminci asırdan görülen bu iki görüntüsü arasındaki farkı, Huxley’in kitabının yazıldığı 1932 ile, Orwell’in kitabının yayınlandığı 1949 tarihinin hadiseleriyle izah edebiliriz Bu onyedi yılda dünya, Moskova’daki büyük tenkilleri ve yargılamaları, İspanyol Dahilî Harbini, diktatörlerin yükselişini, dünyayı kana boyayan İkinci Dünya Harbi’ni, silâh altındakiler ve sivil halk arasında milyonlarca insanın öldürülüşünü ve soğuk harbin başlamasını gördü. Böylece, Okyanusya’daki hayat, sadece kasvetli ve neşesiz bir hayat değil; dehşet saçıcı bir hayattır da. Aslında bir makale yazan ve polemikçi olan Orwell, 1984′ün polis devletinin kendine hâs mekanizma ve tekniklerini anlattığı zaman bilhassa başarılı. Onun bulduğu «düşünce suçu», «yem konuşma», «Büyük Birader» ve «İkiz düşünce» gibi terimler, günlük ingiliz diline girdiler. Bu kelimeler onun, sadece Nazi Almanya’sı ve Bolşevik Rusya’sında değil, daha yumuşak olmakla beraber, hiç de daha az tehlikeli sayılmayacak şekilde, «hür dünya» ülkelerinde olup bitenlerin, derin sezgi gücü ile analizinden çıkarılmıştı. Bu kitap, insanlar, kendilerini devletin baskıcı gücü altına sürüklenmelerine müsaade ettikleri takdirde, hayatın nasıl bir şekle dönüşeceğini hem kâhince gösteriyor hem de ikaz ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder